Hürriyet

>

20 Şubat 2010 Cumartesi

Kadınlar Ne Düşünür-3 40 Yaş Kadınları

Sevgili Okur, burada anlatılanları çok fazla genelleme. Çünkü kısıtlı bir çevrenin gözleminden, hatta okuyunca daha iyi anlayacağın üzere biraz da mürekkep yalamış, mali sorunlarını çözmüş bir gruptan çıkan sonuçlardır bunlar. Tüm Türkiye'ye yayınca anlamsızlaşacağı muhakkaktır. Uyarımı dikkate aldığın için teşekkürler. Gelelim 40'lı yaşlarındaki kadınların kafalarının içinde dolaşan tilkilere....
Herşeyden önce yine ikiye ayırmamız gerek. Bekarlar ve evliler. Bekarlar için ltf. bknz. 30lu yaşlarındaki kadınlar. Neden mi? Çünkü evlenemediği için halen orada kalmıştır. Biraz daha umutsuz olarak tabi. Yalnızlığın onu güçlendirdiğini, bu saatten sonra zaten kimse için rahatını bozamayacağını söyler durur. Buna rağmen dört bir yana haber salar tanıdık bekar erkek için. Bu yaşta artık erkeğin dul olması-çocuklu olması önemini yitirir. Zaten kadın da farkındadır, bu saatten sonra çöpsüz üzüm bulamayacağının. Standartlar düşmüştür artık. Yaşıtı erkekler yirmili yaşlarındaki kızlara takıldıkları için daha cilveli olmaya çalışırlar. Form tutmak için spora sarılırlar, çünkü rakipleri taş gibi genç kızlardır. Tek avantajları tecrübe ve bilgelikleridir. Bunu iyi kullanırlarsa şansları olabilir, ama zaten bunu yapabilselerdi 30'lu yaşlarında çoktan evlenmiş olurlardı. Bu yaşın ortalarında yapılan mucize evlilikler kesinlikle kafa uyumu, iş ortaklığı ve arkadaş temelli olanlardır. Aşk pek uğramaz bu yaşıt ilişkilerine, tabi daha önceden (gençlikten) tanışıp yaşanmamışlık yoksa eğer.
Evli kadınların durumu nedir peki? Yaklaşık 8-10 yıllık evlidirler artık. Evliliğin ilk iki safhasını (ki bu ayrı bir yazının konusudur) geçirdikleri için ilişkileri daha sağlamdır. Kurduklara hayata çok emek verdikleri için düzenlerini ve rahatlarını bozmak istemezler, o yüzden de ters giden şeylere aldırmamayı öğrenirler (bu grupta aldatma durumu için ayrı bir yazı gerekir). Eşlerle ilişkiler eski ateşli kıvamından yılar önce çıkmış, gerektiği kadar, gerektiği zamana inmiş, daha çok sorunların konuşulduğu sohbetler akşam yemeklerini kaplamıştır. Bu sorunların % 90'ı çocuk ve okul üzerinedir. Geriye iş-para-ödemeler-haftasonu kimi nereye çağırıyoruz'lar kalır. Bu yaş grubu çiftler her haftasonunu dostlarıyla geçirmeye nedense bayılır. Yalnız kaldıklarında paylaşımlarının azlığından olabileceği gibi, kavga ihtimallerinin artması da bir etken olabilir. Sanki başkalarının önünde yaşadıkları ilişkileri daha eğlencelidir. Hatta o anlarda birbirleriyle minik flörtler bile yaşayabilirler. İlginç tabi tüm bunlar, neyse, gelelim yalnızken ve kadın arkadaşlarıyla ne konuşur bu kadınlar.

1. Botoks, kırışıklık, estetik: Evliliklerindeki monotonluğu biraz da kendilerinden duydukları memnuniyetsizliğe bağlarlar içten içe. Vücutlar deforme olmuştur ne de olsa doğumdan sonra. En az 10 kilo alınmıştır bu süreçte. Hepsi karın ve kalçaya yerleşmiştir. Yüz hafiften kırışıp sarkmaya başlamıştır. Eşi için değil ama, kendisini iyi ve çekici hissetmek için bıçak altına yatmaya hazırdır bu yaş kadını. Bir akşam masanın etrafında toplanmış 10 kadına şahit oldum. Dokuzu göğüslerinden ya ameliyat olmak istiyordu, ya da olmuştu. Botokslu sayısı üçtü. Biri göğüs ve botoksu yaptırdığından karın gerdirmeye geçmişti. Hepsi de bakımlı, kariyerli kadınlardı. Üstelik güzellerdi. Ama gençleşme-güzelleşme sevdası tabi akıl mantık dinlemez. Sonuçta her canlının ölümü tadacağı gibi, 40'lı yaşlarındaki her kadın botoksu ya da muadili binlerce farklı müdaheleyi deneyecektir. İlk randevu ölümü kabul gibidir. Ben artık yaşlandım'ı kabul etmektir, zordur. Ama bir kere başlandı mı, ben asla yaptırmamcı kadınlar doktora iki ayda bir abone olurlar. Başlarda dozajında giden bu işlemler bir süre sonra çığırından çıkmaya başlar, onu da bunu da diyen kadınların yüzü gözü dağılır. Alın botoksuyla bu camiaya adım atan kurban, iki yıl içinde dudaklarında silikonla Angelina Jolie olarak muayenehaneden ayrılırken bulur kendini. Bu süre içinde memeler ve yüz yapılmıştır tabi. Yüz gerdirme artık makbul değil. O kadar başarılı işlemler var ki, 10 dk. da 10 yaş attırır insana. Eve geldiğinizde eşiniz bir güzellik hisseder ama adını koyamaz. Siz de söylemezsiniz zaten. İşte 40 +yaş kadını yepyeni bir dünyaya adım atmıştır artık. Toplantılarda ilişkilerden ziyade doktor adları konuşulur, yeni çıkan son teknoloji paylaşılır.

2. Çok ciddi, boşanmaya giden bir durum yoksa özel hayatlarından ya da eşlerinden fazla bahsetmezler. Karşısındakinin daha mutlu bir evliliği olduğunu bilmek istemeyeceği için detayları paylaşmaz. Asla seks konuşulmaz. Çünkü artık yaşadıkları sıradanlaştığı, nitelik ve de nicelik olarak övünülecek bir yanı kalmadığı için konusu açılmaz. Bazı fantaziler paylaşılır, belki onlar gerçekten de yaşanmıştır da farazi konuşuluyormuş gibi ağız da aranabilir, ama sanılmasın ki kocalarla ilgili. Haşa, genelde kendinden genç bir erkekle nasıl olurdu acaba fantazisi. 30lu yaşlarında dinç, sportmen erkekler yaratılır hayali, sonra da sorulur, sen yapar mıydın? Cevap hep aynıdır, hayır asla yapmam, bana yakışmaz(kime yakışıyorsa artık), değmez. Bir tek aklı başında yanıt aldım ben bu soruya, o da dedi ki;
Yapsam da siz kurtlara ya da başka birine asla söylemem. Bende kalır. İki kişinin bildiği sır, sır değildir çünkü.
Diğer yanıtların saklamaya çalıştığı gerçek buydu bana göre. Siz bilmeyin ama ben bir kere bir deneyeyim. Ama sizlerin de farazi ayaklarına olaya bakışınızı, onay durumunuzu bir araştırayım. Olta atmak yani. Ama herkes öyle tecrübeli balık ki kimse takılmıyor. Ne de olsa kadın sofrası-kurtlar sofrası. Ne konuşulduğu değil, ne anlatılmak istendi o önemli. Bir erkek sohbeti dinlese, bizim anlattığımızın yarısını duymaz. Çünkü onlar satır arasıdır, ancak kadınlar bilir.

3. Bir Klasik; çocukların okul durumu: Erkekler bir karar verdiklerinde genelde onu çok sorgulamazlar, konuyu kapatıp başka kararlara yönelirler. Kadınsa tekrar tekrar aynı yere döner, doğru mu yaptım. İşin peşini bırakmaz, nasıl gelişip sonuçlandığını takip eder. Çocuğun okul seçimi de böyle bir karardır. Kadınlar alır bu sorumluluğu üstlerine. Erkek havaleyi doğumda vermiştir kadının eline zaten, istese de o kontrolü geri alamaz:)) Sürekli araştırma yapan kadın birbirine sorar durur, dinler, tekrar araştırır, başkasına sorar. Sonunda seçer bir yer, çocuk başlar. Ama kadın durmaz. Diğer okullarla farkı araştırmaya başlar, diğer okul anneleriyle dertleşir, detayları karşılaştırır ve asla pes etmez. Bu konuda sonsuz enerji yüklüdür, gözü karadır. Yanlış olduğunu düşündüğü anda okulu değiştirir ve süreç yeniden başlar. Erkek ise kadını sadece seyreder, zavallı çocuğun tek görevi yeni ortama uyum sağlamaktır.

Sevgili okur, sakın yanlış anlama, yaşadıklarımı yazdığımı falan da sanma. Yukarıdaki gerçekler ev hallerimden çıkmadı ortaya. Yıllara dayanan dostluklarımdan, okuyup araştırdıklarımdan derlediğim şeyler bunlar. Ben yaşıyorsam herkes yaşıyordur değil çünkü mantığım. Benim yaşadığım bana, seninki sana, ama unutma istisnalar kaideyi bozmaz:))

İyi haftasonları, ben de biraz düşüneyim, bir sonraki yazımın konusunu. Fikri olan aşağıdaki kutuları kullansın. Bana yardım etsin. Ama sanırım kararımı şimdiden verdim. Belli olmaz, her an değiştirebilirim, biliyorsun bizlerin gözü karadır, her an her şey olabilir.
Sevgiler,
Z.

19 Şubat 2010 Cuma

Kadınlar Ne Düşünür-2 Efsane Kadınlar

Bir önceki yazımı okumuşsan sevgili okur, kimlerden bahsettiğimi anlamışsındır. En tehlikeli kadın türü olan efsaneler. Bu tip kadınlar sadece zeki değildir. Aksine zekalarından daha üstün olan akıllarıdır. Korkunç bir hafızaya sahiptirler (ki kadınlarda sık ratlanan bir özelliktir), yaşadıkları ya da tanık olup duydukları tüm olayları biriktirirler. İşin kötüsü analiz yetenekleri de var olduğundan inanılmaz bağlantılar kurup, son derece doğru sonuçlara varırlar. Ammaaaa, bundan çok daha önemli bir özellikleri vardır. Çıkardıkları sonuçları, verdikleri kararları öyle güzel adama empoze ederlerki, karşılarındaki kişi kendi fikri olduğunu sanıp, tüm kalbiyle destek verir, ve en saf haliyle karısını ne de güzel idare ettiğini anlatıp evi çekip çevirmekle övünür. İşte burada akıllı kadın, egosunu öyle güzel eğitmiştir ki, başkalarının yanında kocasının bu tarz övünmelerine asla kızmaz, aksine ezik pozlarında eşine destek verir. İşte bu sinsi kadınlar bir ömür kocalarını idare eder, her istediklerini yapar ya da yaptırırlar da kimsenin ruhu duymaz. İşte efsane budur. Çok kolay olunmaz tabi efsane kadın. Bir kere zeki birinin egosunu köreltmesi gerçekten zordur, çünkü başarılarıyla övünmeye bayılır. Ancak aklı zekadan üstün bu kadınlar aferin değil, sonuç odaklıdır, önemli olan istediğini elde etmektir, aferini kimin aldığıyla ilgilenmezler. Bırakırlar, kocaları alır o kuru aferinleri:))
50 yıl evlilik rekorları bu kadınlara aittir. Üstelik kocaları o kadar mutludur ki bu ilişkiden, bir 50 yıl daha isterler. Mucize değil de nedir bu?
Hepinize mutlu haftasonları....

14 Şubat 2010 Pazar

Kadınlar ne konuşur, ne düşünür?

Bu başlık pek bir genelleme oldu, farkındayım ama, sevgili okur seni uyarmalıyım ki, aşağıda yazılanlar tamamen yazarın tanık olduğu, kendi çevrasine ait olup asla tüm Türkiye'yi kapsamamaktadır. Haşa, İstanbul'un bile ne kadarını temsil ettiğinden şüpheliyim. Gerçek şu ki, belki de sadece bu blogu bulup okuyan grubu kapsıyordur. O yüzden şansınızı deneyip okuyun bakalım.
Herşeyden önce kadınların sohbetlerini yaş ve medeni duruma bağlı olarak sınıflandırmak gerek. 23 yaşındaki bir kız nasıl bebek bezi sohbeti yapmaz ise, 40'lı yaşlarında bir kadın da kendinden 15 yaş büyük bir erkeğin ne kadar da cazibeli olduğunu anlatmaz. Çünkü öyle düşünmez. Yaş ve tecrübeyle, 20'sindeki doğrular 40'larının yanlışları, 20'lerin cazip bulduğu koşullar 40'larının kabusu haline gelir.Çünkü kadın gelişir, ilerler ve doğruyu bulur. Belki de kendini bulur demek daha doğru olur. Neyse, 20'li yaşları direk geçeceğim, çünkü kadın daha ne istediğini bilmez, aranmaktadır, tecrübeli bir erkeğin kandırımına çok ama çok açıktır. Zaten çoğu da bu yaşlarını daha bitiremeden kendilerinden 10 ila 15 yaş büyük bir adamla evleniverirler. Bu yaşı kandırmak çok ama çok kolaydır. Bu yüzden yöntemleri yazıp bu yaştaki hemcinslerimi tehlikeye atmak istemem:))
Gelelim kadınların daha karmaşık bir yapıya büründüğü 30'lu yaşlara. Kendinden büyük bir erkeğin yoğun çabalarına rağmen hayatta ve bekar kalabilen kadın artık güçlüdür. Aynı oltayı yemiyecek kadar da akıllıdır artık. Hayatı sorgular, yaşıtı erkekleri halen yeterli bulmaz, kendi tercihi olarak daha yaşlı değil ama daha olgun birini aramaya yönelir. Aradaki farkı anlatmayacağım, anlayan anladı zira. O dönemde bir araya gelen kadınlar hep aynı şeyden bahsederler. İLİŞKİLER.. 20'li yaşlarda erkek arkadaşlarını paylaşan, böyle yaptı ne demek istedi acaba sorusuyla gecelerini karartan bu kadınlar, artık onların ne kadar düz olduklarını ve sözlerinin altında başka bir anlam aramamaları gerektiğini öğrenmişlerdir. İlişki çeşitlerini konuşarak, kendilerini bir santraç ustası gibi değişik hamlelere hazırlarlar. Ne kadar çok örnek bilirlerse o kadar zengin bir hamle hazinesine sahip olurlar. Çünkü üç aşağı-beş yukarı tüm erkekler aynıdır. Aslında kadınlar da aynıdır da, farkları bilgi kullanımından gelir. En tehlikeli kadına gelince.... İşte onun için ayrı bir yazı gerekir, çünkü aramızda yaşayan bu efsane kadınlar öyle sinsidir ki, karda yürüyüp izini belli etmez. Kendini çok özel eğitir, herkesin harcı değildir bu süreç. O yüzden bu kadınlara saygı babında bu konuyu da şimdilik kapayıp sıradan bekar 30'lu yaşlarındaki kadınlarımıza gelelim.
Geçmiş ilişkilerini analiz ederek yaptıkları yanlışları bulup bu huylarını zayıflık kabul ederek hayatlarından çıkarırlar. Sonra da katılaştım diyerek üzülürler. Ve aslında çok daha hassas hale gelirler, çünkü hayatlarından zayıflık diyerek çıkardıkları o beğenmedikleri huyları aslında onların duygusal hayatlarında patlamalara engel olan termostat özelliğindeki tahliye delikleridir. Ayrıca onları erkeklerden farklı kılan duyarlıklarıdır. Hafiften erkekleşen bu kadınların çekicilikleri de azalmaya başlar. Dıştan güçlü gözükmeye başladıkça kadınsılıkları eksilen bu hanımlar artık evlilik olayına daha bir sıcak bakmaya başlarlar. Herşeyden önce her tanıştıkları insanın parmağına bakma huyu geliştirirler. Şayet kadınsa, benden ne fazlası var da evlenebilmiş, karşıdakine ekstra ne verebiliyor ki bu yüzüğü haketmiş düşüncesi beynini yer, ve sürekli evli kadınları tanımaya, farkı anlamaya çalışır. Karşıdaki erkekse, bir kadın bunun neresini beğenir de evlenir ki, benim göremediğim mükemmeliği nerede diye düşünür, ve araştırmaya başlar. İşte evli erkeklerle ilişkiler bu araştırmanın bir sonucu olarak gündeme gelir. Başka bir kadının seçtiği erkekte illa da bir doğruluk vardır içgüdüsü yüzünden kendi bile bunun farkına varmaksızın, evli adamın hayatına ikinci kadın olarak atılıverir. İkinci kadınlar ve altta yatan gerçek sebepler başka bir yazının konusu olabilir ancak, çünkü bayağı uzun.
3-5 sene içinde tencere-kapak teoremini iyice anlayan kadın, akıllıysa kendi kapağını 30'lu yaşların ortasında bulduğuna karar verir, ya da bulduğunu kapağı haline getirmeyi başarır (ki aslında bu ömür boyu sürecek bir eğitimdir-bakınız anneleriniz halen babalarınızı eğitiyor). Mükemmelliyetçiyse 40'lı yaşlarında halen arıyor olacaktır. Bu tarz kadınlar biraz hayalperesttir, peri masallarına içten içe inanmayı severler. Aksi halde halen neyi aramaktadırlar ki? Ayrıca hayalkırıklığına uğradıkları her ilişki sonunda iş yerinde birilerini ezerek (genelde bir erkek) ne kadar güçlü olduklarını herkese özellikle de kendilerine ispat ederler. Ben bunu evliliğinde ezilen, ama bunu çaktırmayan bir sürü iş kadınında da gördüm. İşyerinde fırtına gibi eserler, evlerinin kapısından içeri girdiler mi sönerler. Doğru mutfak, ıspanak ayıkla bakalım.
Bu yazı daha uzar, ama ben bölüp bölüp vermek istiyorum sevgili okur. Zira önemli noktaları anlamadan, yazmadan geçersek yazık olur konuya. Aklına bir şey gelirse yaz olur mu? Böylece beni de tetiklemiş olursun. Aşağıda yorum yapabileceğin kutucuklar var, kullan onları. Sana yarar, bana yarar. Bir sonraki yazıyı besler.
Şimdilik bu kadar, sevgiler,
Z.

9 Şubat 2010 Salı

Eve Dönüş

İşte hem en huzurlu, hem de en zor andır eve dönüş. İki valiz kirliyle kim mutlu olabilir ki zaten?Huzur da evdeki kedinin halen canlı olduğunu gördüğümde yaşadığım his. Bir patırtı gürültü eve gelinir. Erkek valiz taşımıştır, sinir içinde ve yorgundur. Çocuk sürekli mızmızlanmaktadır, çünkü tatil bitmiş, zorla eve getirilmiştir, ayrıca yolda gördüğü herşey satın alınmadığı için kızgındır. Babaya bulaşmaması gerektiğini gayet iyi bildiği için annenin dibinden ayrılmayıp sürekli beynini yemektedir kadının. Aç ve huysuz ev halkına hemen yemek yapılır. Tok mideyle daha uyumlu sessiz olunur çünkü. Derken baba elinde kumanda TVnin başına geçer, çocuk yanına kurulur, kanal kavgası başlar. Anne mi ne yapar, bulaşıktan sonra valizleri açıp kirlileri yıkamaya başlar, ne de olsa tüm haftasonu yıkama-ütüyle geçecektir. Alış-veriş ve haftalık yemek yapımından daha bahsetmiyorum bile, ne de olsa çalışan kadın bu anne. Bir haftadır ihmal edilmiş kedi annenin üstünden inmediği için gecenin de uykusuz geçeceği garantidir.
İşte tatil dönüşü muhtemel başıma gelecekler. Ama bu sefer kötü gidişata son dedim veee, yemeği dışardan ısmarladım, valiz açmayı erteleyip hemen banyo yaptım. Kediyi yatana kadar hiç durmadan sevdim. Böylelikle gece uykumu garantileyip temiz ve gevşemiş olarak yattım. Haftasonu içi iç açıcı çözümüm yok, aynen yukarıdaki gibi geçti. Ama bir haftalık beyaz tatilim buna değecek kadar güzeldi. Ayrıca, korkunç haftasonunu atlatınca o kadar da zor gelmiyor insana!