Hürriyet

>

29 Mart 2012 Perşembe

Toplamanın Dağılma Özelliği


Sabah pırıl pırıl bırakıp çıktığınız eve akşam döndüğünüzde gördüğünüz karmaşanın nedenini merak ediyor musunuz? Ya da tertemiz bıraktığınız mutfağınızın iki saat içinde nasıl olup da bulaşık yığılı olduğunu? Peki ya oğlunuzun odası? Ya tertemiz ütüleyip katlayarak koyduğunuz çamaşırların iki gün sonra kirli sepetinde dertop olmuş halleri? Çok basit bir açıklaması var. Toplamanın dağılma özelliği. Şakaydı, aslında daha karışık olmakla birlikte daha bilimsel bir açıklaması: Entropy. Aslında bu teorem ev işlerini kapsamıyor tabi, ama bana göre pek de güzel uydu. Çünkü bu teoriye göre, zaman ileri doğru akarken ( buna zaman oku diyorlar)bir düzensizliği de beraberinde getirir. Çünkü düzenli halin olasılığı birken binlece farklı karmaşık durum olasılığı mevcut. Dolayısıyla karmaşık olanın gerçekleşme ihtimali çok daha yüksek. Yani evrenin genişleme kuralı bu. Büyük patlama anında mükemmel bir dirlikte olan bebek evren, saniyeler içinde genişlerken düzensizliği de beraberinde getirir. Hatta o kadar karamsar bir düşüncedir ki bu, milyonlarca yıl sonra evrenin düzensizliği ve uzaklığı dünyamızı tek bir yıldız ışığı almaz hale geçirecek, hatta dünya bile kalmayıp düzensiz parçacıkların karışık hareketlerle süzüldüğü bir yer olacak evren. Neyseki biz o günleri göremeyeceğiz, ama bu teoremin beni ne kadar rahatlattığını yenilemeden edemeyeceğim.Kocam sürekli evin dağınıklığından söz eder, ne hoş bir tesadüftür ki, bu teorimi beraberce seyrettik. Ona dönüp 'işte, artık evin neden toplanamadığını bir bilim insanından dinledin. Evrenin bu kuralına ben nasıl karşı geleyim?' dediğimde, teoremi neremle dinlediğimi sordu. Olaya mikro yaklaşmıştım oysaki, evren yerine ev, ne var ki burada? Pratik bir örnek, hani yaşadığımız hayattan manasında. Neyse, bence sizin de içiniz rahat olsun. Yaşamın ve zamanın deydiği herşey düzensizliğe akar, zamanın olmadığı tek yer olan karadeliklerde mükemmel dirliği bulabilir belki kocam. Ama o bu yaşamda ve bu boyutta olmayacak ne yazıkki! Hepimize bol karmaşalı, düzensizliğe doğru giden zaman okları diliyorum...

27 Mart 2012 Salı

İpekyol'un Yepyeni Ayakkabı Koleksiyonundan Size Özel Hediyeler…

2012 İlkbahar-Yaz koleksiyonları mağazaları renklendirmeye başlarken bu sezon İpekyol’un çok özel bir süprizi oldu.

Kendi tarzını yaratan şık ve modern İpekyol kadınları, giyimlerindeki tasarım ve kalitenin tamamlayıcısı olacak yepyeni İpekyol ayakkabı koleksiyonuyla buluşuyor.

Koleksiyon onlarca renk ve desenle yorumlanırken; Business, Smart Trendy, Smart Casual ve Elegant temalarıyla tüm zevklere hitap edecek gibi.


Bu özel koleksiyondan dilediğiniz 1 çift sizin olabilir! http://www.hurriyetaile.com/ipekyol sitesinde sizi, tüm koleksiyonu görebileceğiniz, İpekyol’a özel bir ayakkabı odası karşılıyor. Burada en beğendiğiniz ayakkabıyı seçip, size özel verilen linki paylaştığınız takdirde ayakkabı sizin!
Tabi ki her hafta toplam 10 kişiye verilecek hediyelerden birini almanızın yolu, size verilen linki en çok paylaşan bu 10 kişiden biri olmak.

Ayrıca, göz atmak isterseniz, İpekyol web sitesi www.ipekyol.com.tr'de bütün İpekyol koleksiyonu yer alıyor. Sezon ürünleri iddialı olduğu kadar farklı temalarıyla beklentilerin üzerinde bir görsellik sunuyor.


Kampanya 23 Mart – 20 Nisan arasında Hürriyet Aile web sitesinde.


Bir bumads advertorial içeriğidir.

20 Mart 2012 Salı

Şimdiye Kadar Yedik; Ama Artık Yemezler!

Tarifler, reçeteler, doğal hayat ipuçları falan konuşuyoruz ama sağlıklı yaşam konusunda aklımızı daha çok kurcalaması gereken konu GDO, yani “genetiği değiştirilmiş organizmalar”.

Gündemdeki bu konu hakkında aksiyon almamızı sağlamak isteyen Greenpeace de güzel bir kampanya başlatmış; Yemezler! “Yemezler” ile isteyenler sadece konuşmak yerine, bir imza vererek bu sorunun çözülmesine katkı sağlayabiliyor.

Siz de dilerseniz buradan imza atıp, hala vakit varken GDO’ların ülkemize girmesine engel olabilirsiniz.
www.yemezler.org/?ref=199664

Evet, sadece bir imza atıp kampanyayı paylaşarak et, süt ve diğer gıdalar şeklinde yavrularımızın, ailemizin tabağına koymak zorunda kalacağımız GDO’larla daha güçlü şekilde mücadele edebiliriz. 12 GDO zaten serbestmiş, kalanlarını durdurmak sizin elinizde.

Kampanyaya katılanlar, bir de rozet toplayıp tişört, bardak kazanabiliyor.

Bu arada, bu GDO nedir ne değildir. Tehlikesi neymiş diyenler aşağıdaki videoyu izleyip, paylaşabilir.

#yemezler



Bir bumads advertorial içeriğidir.

19 Mart 2012 Pazartesi

Aldatılan Kadın Ne Yapsın?


Bugün üç ayrı olay var kafamda. Aslında üç aynı olay, ama verilen tepkiler farklı. Doğrusu yanlışı yok, tartışmıyorum da zaten. Sadece düşünüyorum, hangisi bana daha yakın. Bilmeme imkan da yok, ne de olsa damdan düşmeden acısını bilemezsin. Başına gelmeden de sallamak çok kolay, ben olsaydım çoktaaan... Yok kardeşim, ben olsaydımla olmuyor bu işler. Ateş düştüğü yeri yakıyor ve bekara da karı boşamak kolay zaten. Peki, gelelim konuya, nedir bu kadar değişik tepkiyle karşılana şey? Tabiki kocanın aldatması. Bir kadın olarak ne yaparsın? Nasıl bir tepkin olur? İşte örnekler;

1. Derhal evden kovarım, hayatta tahammül edemem: Mantıklı, kovdun. Sonra ne yapacaksın? Önce düşünüp sonra hareket etsen geri adım atmak zorunda kalmazsın. 10 gün sonra hadi geri gel demek kovmaktan daha zor olabilir çünkü.

2. Derhal boşarım: Oldu canım, zaten etraf düzgün erkek kaynıyordu, at bunu, hemen daha iyisi kapıda. Çocukları işe dahil etmiyorum bile!

3. Sineye çeker unuturum: Kolay mı? O adamın yüzüne nasıl bakar, nasıl yatağına alırsın? Miden bulanmaz mı?

Hadi bakalım, üç şık, hepsi de tezat. Hepsine de karşı gelebilecek fikirler, destekleyecek düşünceler mevcut. Peki, en doğrusu ne ?

Öncelikle salim kafayla ve yalnız düşünmek gerek. Hemen kavgaya-konuşmaya girmeden hem de. Neden konuşacaksın? Aldatan adamın ne gibi bir özrü olabilir ki? İnanacak mısın dediklerine ayrıca? O kadar safsan, zaten hiç olay çıkarma, hayatına aynen devam et. Öyle kabul et, seni aldatan bir kocan var, ve sen bu hayatı seçtin! Ama dik durmak istiyorsan, önce bir düşün. Kar-zarar hesabı yap. Çocuklar, ortak borçlar, bugüne kadar gelen tavır-davranış ve kocalık kalitesine bak. Gülmeyin, bunlar gerçek. Zaten sana kötü davranıyor, evine bakmıyorsa, bir de aldatmayla tüy dikmiştir, daha ne düşünüyorsun, tabiki bas git. Ama, bugüne kadar iyi baba-iyi kocaysa, bir eksiği hatası yoksa, sorumluluk sahibiyse, o zaman düşün. Neyi düşün biliyor musun, bu hareketi hazmedip hazmedemeyeceğini. Seni bekleyen aşamalar şunlar:

Aşama 1: Şok, Reddetme, Yalnızlık: İlk duyduğunda hissettiğin şeyin adı şok. Öylece kalakaldın. Sonra dedin ki, yok ya, benim kocam asla yapmaz. Hayal görüyor olmalıyım, bir hata var, yanlış anladım heralde. Bu da reddetme. Kocandan değil de kendinden bile şüphe etmeni sağlayacak kadar güçlü bir duygudur bu. Çünkü beyin eski alışkanlıklarına dönmeye bayılır. İnkar ederse belki de bu olay yok olur gider! Ama gitmiyor işte, üçüncü duygu arkasından koşarak geliyor, seni görmek istemiyorum. Hatta kimseyi! İşte bu da yalnızlık.Şu ana kadar gayet sağlıklı tepkiler verdin, doğru yoldasın. İyileşme için bu aşamayı bitirmen gerek.

Aşama 2: Öfke: Bunu bana nasıl yapar diyerek bardağı fırlattınız mı, tamamdır, öfke bölümüne geldiniz. İçinizdeki adrenalini atın. Bağırın, çağırın, en güzeli de ağlayın. Ne var utanacak? Yapan utanmamış, ağlayınca mı ayıp oluyor? Normal bir duygunun ömrü sekiz dakikaymış. Ama içimizden konuşup gaza getirmezsek kendimizi. Genelde de bu olur, ne salakmışım, nasıl da anlamadım, nasıl yaptı bunu bana ve çocuklara sorularıyla bu öfkeyi günlerce sürdürebiliriz. Bu sadece bizi yıpratır. Çünkü bu soruların mantıklı ve bizi rahatlatıcı yanıtları yoktur. Sadece öfkeyi besler, o kadar!

Aşama 3: Pazarlık Bu iş bir düzelsin, bir daha bu kadar aptal olursam; bir daha yapmamaya söz verirse; işte bu düşünceler üçüncü aşamada kafanızı doldurur. Neyin pazarlığını kiminle yapıyorsanız artık, başlarsınız şayetli cümleler kurmaya. Bunun da aslında mantıken bir anlamı yoktur. Zira zaten evlenirken verilmiş bir sözün tutulmaması söz konusudur, bu adama yeniden güvenmek? İşte bu pazarlık konusu bile olmamalıdır. Ama dediğim gibi, beyin eski alışkanlıklarını sever, inanmayı tercih eder. Bu aşamada oyunu bırakmak istiyorsanız seçim sizin. Ama unutmayın tekrarında bu aşamaya kadar gelmek daha uzun sürecek, çünkü öfke bölümünde çok daha fazla uzun zaman geçireceksiniz. Çünkü orada bir türlü kendinize yediremeyeceğiniz soru, bu işin başıma gelmesine ikinci kere nasıl izin verebildim sorusudur!

Aşama 4: Depresyon Şimdi ne olacak? Bu sorudan sonra artık depresyondasınız demektir. İçinizden hiçbir şey yapmak gelmez, ya da aksine giyinip kuşanıp daha da süslenip gezersiniz. Herkesin depresyondaki davranışları farklı olur. Ama aldatılan kadınların çok daha bakımlı ve güzel olmaya kalktıklarını gayet şahsi gözlemlerimle biliyorum. Beğenilmek her kadının hoşuna gider, heleki aldatılma gibi başka kadının tercih edilmesi durumu kadını gerçekten tetikler. En çok yapılan şeyler: Saçların rengi ve şekli değiştirilir, alış-verişe çıkılıp asla giyilemeyecek kadar dekolte ve iddialı kıyafetler alınır, saçlar hergün yapılır ve yüksek topuklar ayaklardan çıkmaz. Sen beni tercih etmedin ama bak, başkaları nasıl da bakıyor? Ben beğenilmeyecek kadın mıyım? Bu senin kaybın! Gayet doğru yolsayız. Bu da sağlıklı tepki. Ben bu dönemde profesyonel yardım ve ilaç tavsiye ediyorum açıkçası. Çünkü yanlış kararlar arifesinde olabilir, ana kapılıp pişman olunacak bir öç alma girişiminde bulunabilirsiniz. Aldatmaya aldatmayla karşılık verme, yapılacak en büyük hatadır. Çünkü sadece sizi daha kötü hissettirir. Normalde yapmayacağınız bir şeyi, sırf başkasını kızdırmak çin yaptığınız düşünülürse, kızgınlık geçtiğinde yaptığınızla başbaşa kalırsınız, hadi bir hazım sorunu daha! Bu dönem flört falan asla yok!

Aşama 5: Kabullenme Evet, kocanız sizi aldattı. Artık bunu anladınız. Bu fikre tüm bu aşamalardan sonra geldiyseniz şayet, artık sağlıklı kararlar verebilirsiniz demektir. Bu adam neden aldattı? Evlilik hayatınıza bir göz atın, sizin de içinizden gelmişti de kendinizi kontrol edip uzak durmuş muydunuz? O zaman onun bunu yapması çok mu garip. Ya da bu duruma gelene kadar hiç mi bir şey farketmediniz, ters giden, garip davranışlar? Artık bunları düşünebilirsiniz. Bu aşama, bizim artık kocamıza değer vermediğimiz, unuttup terkedebileceğimiz anlamına gelmez. Bundan sonra alacağımız kararın bizi daha mutlu edeceğine (ilerde tabi, şu an mutluluk duygusu fersah fersah uzakta) dalalettir.

Aşama 6: Umut: Şimdi kaybı kabullendik, başımıza geleni idrak ettik, çeşitli duygular yaşayarak bu ana geldik. Sırada gelecek ile ilgili beklentiler var. Size harika bir suprizim var. İnsan beyni öyle mükemmel yaratılmış ki, doğası gereği hep umut etmek ve olumlu gelecek hayal etmek gibi bir eğilimi var. Son araştırmalar gösteriyor ki, beyin hangi kararı verirse versin sonuçta mutlu olmaya programlı. O yüzden de kararınızı verirken çok zorlanmanıza rağmen verir vermez mutlu olmaya başlayacaksınız. Unutmayın, kararsızlık en kötü karardan daha beter yorar insanı. Aşağıda ufak bir film var. Karar verme mekanizmamızın aslında ne kadar bozuk çalıştığı ile ilgili. Lütfen seyredin. Seyredin ki, aslında yanlış ve mantıksız karar vermeye ne kadar da meyilliyiz. Karar için sonuç değerlendirmesi yaparken de eskiyle değil, elinizde ve olanaklarınızla karşılaştırma yapın, çünkü değeri veren kıyasladıklarınız ve varolan durumdaki yerinizdir. Unutmayın, boyut için zaman ve mekan ne ise değer için de zaman odur!











Sonuçta, ya affeder hayatınıza (ama yeni bir sayfayla) devam edersiniz, ya da ayrılarak hayatınıza (yeni sayfayla) devam edersiniz. Burada kilit cümle 'hayatınıza öyle ya da böyle yeniden devam etmektir'. Bu cümleyi de gönül rahatlığıyla söyleyebilmeniz için bu aşamalardan geçerek becerbildiğiniz kararları almanız gerekir. İyi şanslar diliyorum. Bu durumda olan üç arkadaşımdan biri boşanmayı, biri evliliğine devam etmeyi tercih etti. Üçüncüsü daha ilk aşamada, öfke bile duymuyor. Umarım bu yazdıklarımı okur ve vereceği kararda daha sağlıklı bir yol tutar.