Hürriyet

>

24 Mayıs 2012 Perşembe

Aradığınız Emlak Hurriyetemlak.com'da!

Emlağa dair her şeyi tek çatı altında buluşturan www.hurriyetemlak.com, çok seçenekli güncel ve detaylı ilanlarıyla, gelişmiş arama özellikleri ve kullanıcı dostu tasarımıyla, sektöre dair güncel haberleri ve istatistiki bilgileriyle, tam anlamıyla emlak sektörünün nabzını tutuyor.

Satılık ve kiralık daireler, ofisler, iş yerleri ve tüm konut projelerini bulabileceğiniz www.hurriyetemlak.com, sunduğu çok sayıda seçenekle size aradığınız emlağı mutlaka bulma olanağı sağlıyor.

İlanlarda okul, hastane, restoran, alışveriş merkezi gibi çevre bilgilerine ulaşabiliyorsunuz. Video desteğiyle gayrimenkulü içindeymişcesine izleyebiliyorsunuz. Baktığınız evin ya da iş yerinin net konumunu harita üzerinde görebiliyorsunuz.

Bu kadar kolaylık ve çok seçenek varken www.hurriyetemlak.com’da, aradığınız emlağı ya da emlağınızın talibini bulmanız an meselesi!

Bir bumads advertorial içeriğidir.

23 Mayıs 2012 Çarşamba

Kıbrıs'ın Ünlü Zeytinli Ekmeği-Orjinal Tarif

Kıbrıs'ın hangi yemeklerini bilirsiniz? Şeftali Kebabı mı? Girne'ye uğradıysanız mutlaka Niyazi'nin Yeri'nde yemişsinizdir. Hatta önünüze geldiğinde de nerede bunun şeftalisi diye sormuşsunuzdur! Haklısınız, bu kebabın şeftaliyle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Ama bu kebap başka bir yazının konusu. Sırada ne var, Molihiya değil mi? Türkiye'de Mersin ve Ege'de bir kaç yer dışında bu otu bulamayacağınız için pişirmeniz de zor. Zaten herkes de sevmeyebilir, çünkü kokulu bir ottur. Tarifi vermenin anlamı yok, çünkü otu Kıbrıs'dan getirtmelisiniz. Üçüncü olarak aklıma hemen Zeytinli Ekmek geliyor. Şayet gerçek bir Kıbrıslının evine gitmişseniz mutlaka macun ve zeytinli ekmek tatmışsınızdır. Lokantalarda bulunmayan ama her evde pişen bir besindir. Ve tadına doyum olmaz. Annem Kıbrıslı olduğu için tüm bu yemeklerle ve tarifleriyle büyüdüm ben. Hepsine bayılırım ama içine konan muhteviyatlarının kolay bulunması sebebiyle en çok Zeytinli Ekmeği pişiririm. İkram ettiğim arkadaşlarımdan daha beğenmeyen çıkmadığı gibi, tarifini vermekten, başkalarının günlerine de pişirip yollamaktan yorulmadım da değil. O yüzden en iyisi burada herkese açıklayayım tarifi. Böylece bana sormanıza gerek yok. Bir kez tadın, inanın yapmadan duramayacaksınız. Diyorum ya garantili! 1. Öncelikle iki büyük kuru soğanı doğrayıp bir bardak sızma zeytinyağında hafifçe öldürün. Fazla pişirmeyin, azıcık pembeleşsin yeter. 2. 200-250 (zevke göre) gr. siyah zeytinin çekirdeklerini çıkarın. Büyükçe bir kaba koyun. 3. Üç tekli ya da iki çift ekmek hamurunu fırından alın. Şimdi hamurları, zeytini ve zeytinyağlı hafif pişmiş soğanı karıştırıyoruz bir kabın içinde. Bolca nane ekliyoruz üstüne. Yoğuruyoruz. Ta ki hamur lime lime olana, her tarafı yağlanana kadar. Şayet yağ az gelirse biraz daha sızma ekleyebilirsiniz hamurunuza. Resimde kıvamını göreceksiniz. Bakın hamurunuz o hale gelmiş mi? Geldiyse tamamdır, pişireceğiniz fırın kabına koyun, kabaracağını hesaba katarak kap seçin, ben genellikle payrex kullanıyorum, içine yağlı kağıt koyup hamurunuzu boşaltın. Üstünü örtüp iki saat kadar ılık bir yerde kabarmasını bekleyin. ! Hamurunuz iyice kabarıp salladığınızda jöle kıvamına geldiyse fırına girmeye hazır demektir. 180 Dereceye (turbo)ayarlı fırınınızda 35-40 dk. pişirin. Şayet isterseniz, fırına koymadan önce ekmeğinizin üstüne yumurta sarısı sürüp çörek otu serpebilirsiniz. Piştiğinde daha şık durur. Fırından çıkardan önce bıçakla pişip pişmediğini kontrol ederek süreyi ayarlayın. Ekmeği çıkardığınızda da üstüne hafif su serpip örterek yumuşamasını sağlayın. Yarım saat kadar sonra ters çevirip altındaki yağlı kağıdı çıkarın, altı da kurusun. Soğuduktan sonra servis için kesebilirsiniz. Afiyet olsun

7 Mayıs 2012 Pazartesi

Taşan Kaç-John Updike

Tavşan Kaç, bir roman. Nasıl mı, bundan bahsetmeyeceğim, konusunu da, başkahraman tavşanın kaç kulaklı olduğunu da anlatmayacağım. Sadece bana ne hissettirdiğinden bahsedeceğim. Karşımıza çıkarlar, son derece sevimli, havalı, yanında durmayı isteyeceğin sevecen kişilik. Ama nasıl olursa olur, bu neşeli,keyifli ve de sevimli adam bir anda sırra kadem basar, ortada kaldığın yetmiyormuş gibi, yolda karşılaştığında da utanmadan selam verip kanka muhabbeti yapar. Sonra da göz kırpıp ' özledin mi beni ' der çapkınca. O anda içimden geçen tek şey, elimdeki en ağır ve can yakan nesneyi o sersem sersem gülümseyen surata tüm gücümle indirmektir. Sorun bakalım indirebildim mi? Hayır.
Devam ediyorum, en çok istediğim şeylerden biri de işte aynı bu adam gibi sorumsuz olabilmek. Yani hep yapıp hem de yokmuş gibi davranabilmek. Mesela, hem doğurayım hem de çocuklarıma bakmayayım, hem evleneyim ama asla sadık kalmayayım, hem çalışmayayım hem de çok para harcayayım gibi zıtlıklar. Esher mekanları kadar imkansız dilekler:)) Peki bunu yapabilir miyim, hayır. Yani aslında o sersem surata indiremediğim tokatla yarattıklarıma karşı duyduğum sorumluluk duygusuna sırt çevirememe sebebim aynı, doğamda yok! Peki o aptal sersemin, beni ortada bırakıp çekip gittikten sonra, karşılaştığında hiç bir şey olmamış gibi sırıtarak kaş-göz yapmasının sebebi ne? Doğası böyle! İşte Tavşan'ın da doğası bu, korkaktır kaçar. Okudukça, çok ama çok sinirlenebileceğim bir karakter olan Tavşan'a neden kızamadığımı da işte bu yazdıklarımla anlamış ve anlatmış oldum, doğamız buysa yapacak bir şey yok! İyi Okumalar!