Hürriyet

>

21 Haziran 2012 Perşembe

Selülitten Kurtulmanın Bedava ve Kolay Yolu

Sevgili okuyucu, geçen yazımdan hatırlayacaksınız organik yağlarla cilt bakımı nasıl yapılır anlatmıştım. Bugün ise sadece elimizdekilerle selülit olayından nasıl en az zararla çıkableceğimizi anlatacağım. Ama önce organik yağların kullanım sonucunu sizlere bildirmem gerek. Takriben iki haftadir bu yağları düzenli olarak kullanıyorum. Beni uzun zamandır görmeyen bir arkadaşımla karşılaştım, ilk lafı göz altına ne yaptırdın sen bakiyim oldu:)) Demek ki işe yarıyor bu karışım. Yalnız önemli bir noktanın altını çizmek istiyorum. Botoksun ya da dolgunun yaptığı mucizeyi beklemeyin bu karışımdan, hatta hiçbir şeyden. Botoks, kasa enjekte edilen ve onu felç ettiği için hareketini yok eden bir madde. Sonuç olarak enjekte edilen yer hareket etmediği için kırışmıyor. Ama 3-4 ay sonra etkisi geçince, kırışıklıklar tüm ihtişamıyla geri dönüyor. Üstelik sizin gözünüz pürüzsüzlüğe öyle alışıyor ki, derhal yeniden yaptırmak için koşturuyorsunuz doktora. Bu yağlar ise deriyi besleyerek yaşlanma etkilerini geciktiriyorlar. Olan bir kırışıklığı tedavi edemezsiniz, sadece botoksla bir süreliğine görünmez yapar, ya da gül mucizesiyle hafif açarsınız. Ama tamamen yok olmaz! Çünkü yaşlanıyoruz, tabiatın gerekliliği bu. Ama ne yapabiliriz, bu yağlarla daha düz, daha duru, daha parlak bir görünüm kazanırız. Mimik yaptığınızda tüm kırışıklıklarınız ortaya çıkar (ki bundan gurur duymamız gerek, muhteşem tecrübeleri simgeliyor onlar), düz durduğumuzda ise kırışıklıklar görünmez çünkü yer etmez. Beslenen cilt aynı yuvarlanan kağıt gibi hareket eder her mimikte, nasıl ki kağıtta iz olmaz düzeltince, ciltte de olmaz. Ama kağıdı katlarsak bir iz oluşur ve bu da kuru ve bakımsız bir cildin mimikler sonrası aldığı hali tanımlar. O yüzden, amacımız cildi beslemek, mimik yaptığımızda yüzümüze anlam veren tüm kırışıklıklara sahip olmak, ama onların kalıcı olarak yüzümüze eklenmesini engellemek. Anlaşıldı mı? Neyse, ben yaptım oluyor, tekrar tavsiye ederim.
Gelelim bir yaz günü kabusu olan selülitlere. Mesut'dan bahsetmiştim geçen yazımda, hani şu Kadıköy'de Tarçın isimli dükkanın sahibi olan arkadaşım. O gün konuşurken bana çok ilginç bir şey anlattı, izniyle sizinle paylaşmak istedim. Bu selülit denen bela zayıf-şişman herkeslerin başında. Mesut'un dediğine göre kurtulmanın demeyeyim ama azaltmanın bir yolu şu:
Banyodan önce atkılı fırça, kabak lifi ya da kese ile cilt kuruyken aşağıdan yukarıya cildi ovalıyoruz. Duştan sonra da sorunlu yerlere artık elimizde ne varsa sürüyoruz, bebe yağı, losyon, zeytinyağı ne varsa. İçerik önemli değil, burada amaç cildin altındaki yağ hücrelerini kandırmak. Hep nemli tutmak. Böylece suya doyduğunu düşünen hücre vücuttan su toplayarak selülit oluşturmayacak! İşte bu kadar basit. Fırçalayarak da bu hücrelerin parçalanıp lenflerden atılmasını sağlıyoruz. Düşünün, yazın denizde selülit niye azalıyor? Çünkü sürekli güneş yağı sürüyoruz!
İşte bu kadar basit ve bedava bir yol. Ne kremlere ne de masajlara yüzlerce lira vermeye gerek yok. Yapın, bir şey kazanmasanız bile deneyin, nasılsa kaybetmiyorsunuz. Ben deniyorum iki haftadır. Sonuç konusunda sizlere bir şey diyemeyeceğim, çünkü aynı zamanda spora da gidiyorum, dolayısıyla azalmanın ölçüsü ve hatta nedeni bu olabilir. Sizi yanıltmak istemem. Deneyin canım, ne var işte, alt tarafı bir kese, zaten evimizde mutlaka vardır, kullanıverin işte.
Mesut'un daha bir sürü harika pratik yolları var. İlginizi çekerse yazar paylaşırım. Hatta bana yazın sorununuzu derhal çözümüne organik yollardan bakarız. Maksat hizmet!
Hepinize kırışıksız ve de selülitsiz bir yaz diliyorum!

15 Haziran 2012 Cuma

Çocuk Ruhuyla Piknik

Geçen hafta denk geldim twitter’da #piknikteiyigider hashtag’ine. Çocukluk anılarım canlandı birden.

Annem nefis poğaça kokusuyla uyandırırdı bizi. E tabi bir de spesyal mercimek köftesi! Ablamla pikniğe gideceğimizi o zaman anlardık. Aman allahım ne heyecan! İki çanta dolusu oyuncak götürmek isterdim her seferinde. Annem de hep en sevdiğim oyuncakları almamı söylerdi. Gittiğimiz andan itibaren koşturmaya başlar ve arada sırada annemlerin yanına uğrayıp patates kızartması ve köfte kapardım... Eh, artık büyüdük, abi-abla olduk o yüzden bir sürü yemek yemek, top oynamak, sonra birazcık kestirmek #piknikteiyigider =) Sizce?

Bir bumads advertorial içeriğidir.

7 Haziran 2012 Perşembe

Genç Görünmeye, Sağlıklı Olmaya Hazır mısınız?

Uzun zamandır, her kadının yaptığı gibi cildime bakmaya, daha az kırışıp sarkmaya uğraşıyorum. Bu yol uğruna kavanozlarca La Prairie tükettim. Bilen bilir, piyasanın divası olarak gösterilir bu marka. Kötü mü peki? Haşa, asla değil. Ama çok pahallı diyelim. Hem de öyle ki, platin serisinin bir kavanozuna (4 ay gidiyor ortalama) 5 botox yaptırabilir, 2-3 yıl hiç kırışıksız dolaşabilirsiniz. Krem ise kullandığınız süre içinde daha iyi bir görünüm sunuyor size. Bırakınca eskiye dönüyorsunuz. Demek ki geriye döndüren ya da zamanı dıurduran değil, günü kurtaran bir formülü var. Açıkçası bu fiyatlar ve botox-dolgu gibi müdahalalere karşı duruşum sebebiyle daha farklı bir arayışa girdim. Organik yağlar. Evet yanlış okumadınız, organik yağlarla çözdüm kendi cilt problemlerimi. En azından minimum kimyasal ile maksimum bakım sağladığımı düşünüyorum. Bu konuda uzman bir dostumdan yardım alarak tabi.
Kadıköy'de Şifa Hastanesinin arka caddesinde (Serasker Caddesi 53/A) kocaman bir aktar dükkanı var Mesut'un. Adı TARÇIN. Kime sorsanız gösterir
Şunu daha büyük bir haritada görüntüle: My Places. Ve kendisini bu  işe resmen adamış. Sorsanız saatlerce herşeyi en ufak detayına kadar anlatıyor, sizi bilgilendirmek için çırpınıyor. Benim gibi meraklı biri için bulunmaz fırsat. Zaten Mesut ile bir araya gelince saatler nasıl geçiyor hiç anlamıyorum. Jojoba yağından girip Argandan çıkıyoruz, selülit tedavisinden karaciğer detoksuna kadar her konuya dalıyoruz. Ben ve arkadaşım üç saatinden sonunda elimizde aldığımız organik yağlarla ve öğrendiklerimizle mutlu mutlu eve dönüp karışımlarımızı yapıyoruz. Sonuç ortada, parıldayan ve bakımlı bir cilt. Formülün gizli bir yanı yok, hemen vereyim kullanmaya yarın başlayın. Ama sakın unutmayın aldığınız malzeme iyi olmalı, yoksa anlamsız olur. Aktarlarda satılan ucuz küçük şişelere sakın yönelmeyin. Gerçek ve organik olan yağlar kutularında zaten işaretli ve sertifikalı, ve tabi ucuz değil. Buğday ya da gül gibi pahallı ve yağı zor çıkan bir ürünün 20 gr.'ı nasıl 10 TL olabilir zaten? Ben formülü vereceğim, ama siz de üzerinize düşen görevi yapıp gerçek ve organik yağlardan yapacaksınız bu karışımı, içine esans katılmış şişelerden değil. O yüzden de diyorum ki, güvendiğiniz, bildiğiniz bir aktara danışın. Şayet bilmiyorsanız Mesut'un dükkanı TARÇIN'a gidin. Hem en iyi kalite yağı alın, hem de her türlü hastalık ve tedavisi hakkında bilgi edinin. Mesela ben yarından itibaren Mesut'un tavsiye ettiği karaciğer detoksuna başlıyorum. Hem cilt hem de kan için çok faydalı, sadece enginar yapraklarıyla yapılan bir tedavi. Yan etkisi mi? Tabi ki yok! Sonucunu yazarım ay sonuna. Ama mükemmel olacağına eminim. Gelelim yüz için kırışıklık açıp, leke gideren, aynı zamanda da yaşlılık etkilerini iyileşiren organik formülüme:
1.Buğday yağı ( A ve E vitaminiyle deriyi besler, lekeleri azaltır)
2.Jojoba Yağı ( Çok güçlü bir nemlendirici)
3.Argan yağı ( Yaşlanma etkileri için, kırışık-sarkma ve solan cilt rengini düzeltmeye çalışır)
4. Gül Yağı (Kırışık açar, cilde en iyi gelen yağdır, dikkatli kullanılmalı direk sürerseniz cildiniz yanar)
Bunları alıp eşit oranda (gül hariç) karıştırıyoruz. Sonra gülü 5-6 damla kadar (zaten daha fazlasına gerek yok) ekliyoruz. Sabah-akşam cilde sürüyoruz. Ama güneşe çıkarken korunmayı unutmuyoruz. Bu yağlar cildi besler koruma faktörlerinin görevini görmezler. Bir dipnot: üç kişi birleşip alabilir, 1/3 oranında (yine gül hariç) karışımları paylaşabilir, böylece 6 ay gidecek ürününüze 1/3 fiyatına sahip olabilirsiniz. Hem de en kalitelisini alarak. Böylece kişi başı 80 Tl. ye gelir (yine gül hariç). Kremlerle mukayese edilemeyecek bir fiyat ve kalite. İçlerinde kimyasal yok en azından, hepsi de organik. Neyse, tercih sizin, ben sadece  bir tecrübemi paylaşıyorum. Umarım işe yarar. Pırıl pırıl bir cilt dileğimle!

Not: Mesut Bey, size de çok ama çok teşekkür ederim, sayenizde çok daha iyi bir cilde kavuştum. Görünüşüm genç mi onu bilmem, kararı siz okuyucularıma bırakıyorum. Sadece 40'ı çoktan geçtiğimi bilin yeter.