Hürriyet

>

14 Temmuz 2014 Pazartesi

HAYATA KARŞI PASİF DİRENİŞİN ÖYKÜSÜ-KATİP BARTLEBY


          "Yapmamayı tercih ederim." Edebiyatın belki de en ünlü diyalogundan birisidir Katip Bartleby'nin bu cümlesi. Wall Street'de bir noterde yazıların kopyalarını çıkarmak için işe başlayan Katip Bartleby'nin ünlü pasif direniş öyküsü. O kadar ikna edici ve karşı konulamaz olarak iş yapmayı reddeder ki, işveren değil ona iş yaptırmak, ondan kurtulabilmek için işyerini taşımak zorunda kalır. Zira pasif direnişçi katibimiz sadece iş yapmamakla kalmaz, yerleştiği mekanından da çıkmak istemez. Kendisinden istenenlere " yapmamayı tercih ederim" diyerek yanıtlayan bu ilginç kişilik anlatıcı avukatı da çok etkiler. O kadar ki, kendisini ona karşı sorumlu hisseder, iş yapmamasına rağmen parasını ödemeye devam eder, iş yerini taşıdıktan sonra yeni kiracılara zorluk çıkardığında onunla konuşmaya gelir, son noktada da hapse atıldığında onunla özel ilgilenilmesini istediği için gardiyanlara para dahi verir. Ancak Bartleby o kadar ilerletir ki direnişini, sadece çalışmamak değil, yaşamamak olur hedefi. Yemek yemeği keser, insanlarla ilişkisini bitirir, zorlayanlara ise "tercih etmediğini" söyler. Son noktada yaşamamayı tercih ederek ölür.

Herman Melville'nin bu çok ünlü öyküsünün konusu kısaca bu. Peki onu kült yapan ne? Çünkü o bir öncü, yapmayarak karşı çıkan, bir isyankar. O dönemin "Duran Adam"ı. Yalnız Oblomov ile asla kıyaslamayalım, çünkü biri tembellikten yapmaz, diğeri tercih etmediğinden. Kim bilir, belki de Gandhi bu öyküden etkilenmiştir ve İngilizlere karşı pasif direnişini başlatmıştır.

Bu öykü tüm edebiyata esin kaynağı olmuş. Kafka, Camus kendi eserlerinde bu pasif direnişi bir şekilde yaşatmışlar. Belki de büyük okumalara geçmeden bu küçük öyküyü okuyup anlamak gerek. Çünkü tohum olan bu ve bir sürü ağacı içinden çıkarmış.

Açıkçası son seçimlerde oy vermeyen kitleyi Katip Bartleby'e benzetiyorum. Bazen hiç bir şey yapmamak çok şey anlatabiliyor, aynı Duran Adam gibi...

Sinemaya da aktarılan bu öyküyü okumadan geçmeyin. Kısa, basit ama yüklü. Her edebiyat severin bilmesi gereken bir öykü.

İyi okumalar,


KASAP ÇIRAĞI - PATRİCK McCABE

          
          "Bir uçak vızıltısı duydum uzaktan. Bir keresinde evlerin arkasındaki patikada durmuş, gözlerimizi güneşten sakınıyorduk ve Joe, Şu uçağı gördün mü Francie? diye sormuştu. Gördüm, demiştim. Uzaktan bakınca minik gümüşi bir kuşu andırıyordu. Şunu merak ediyorum, demişti Joe, onun içine sığacak küçüklükte adamı nasıl buluyorlar? Bilmem, demiştim. Uçaklar hakkında fazla bilgim yoktu o günlerde."

İrlandalı yazar Patrick McCabe'in başarılı romanı Kasap Çırağı işte bu sözlerle kahramanının yaşını ve saflığını okuyucuya veriyor. Dublin'e yakın bir kasabada yaşayan Francie Brady, alkolik bir baba ve bunalımlı bir annenin oğludur. Tek arkadaşı Joe Purcell ile Tom Sawyer kıvamında bir çocukluk yaşamaktadır. Evdeki huzursuzluk, mutsuzluk ve şiddet yüzünden fazla eve uğramayan Francie, tek kaçışı olan en iyi arkadaşı Joe ile kendine bir dünya yaratmıştır. Zaten tüm hayatı boyunca ne zaman zorlansa, başı belaya girse bu sanal dünyaya sığınıp, ona kavuşmak için her şeye katlanacaktır. Kasabaya Londra'dan taşınan Nugent Ailesiyle beraber Francie'nin suç yaşamı başlar. Öncelikle Nugent'lerin kendi yaşlarındaki bakımlı ve titiz oğlu Phillip, Francie'nin nefret odağı olur. Sıcak bir evde, ilgili bir baba ve şevkatli bir anneyle olması, şık ve temiz giyinmesi, pırıl pırıl çizgi romanlara sahip olması yeterlidir Francie için. Çünkü Francie'de bunların hiç biri yoktur. Joe ile birlik olup Phillip Nugent'in çizgi romanlarını çalarak ilk suçunu işler. Bayan Nugent'in bunu öğrendikten sonra evlerine gelerek yaptığı konuşma Francie'nin tüm aileden nefret etmesine neden olur.
"Domuzlar, bütün kasaba biliyor sizin domuz olduğunuzu."

Bu olaydan sonra zaten hayal kırıklıklarıyla dolu evliliği yüzünden yeterince mutsuz olan anne Brady bir süre akıl hastanesine kapatılır. Francie vicdan azabıyla doludur, annesinin "garaja çekildiğini, tamiri bitince geleceği"ne inanarak geçirir vaktini. Bir de ailenin gururu Alo amcanın Noelde geleceği beklentisi. Anne "garajdan" çıkar, Alo Amca Londra'dan gelir, keyifli bir Noel gecesinin sonunda aslında taptığı Alo Amcasının bir yalancıdan başkası olmadığını anlar ve evden kaçar. Dublin'de geçen günün sonunda pişmanlık içinde eve döndüğünde kötü haberle karşılanır. Artık her şey baş aşağı gidecektir.

Francie yavaş yavaş suça itilir, cezalandırıldıkça suç işlemenin gerekliliğine inandırılır, vicdan azapları, kıskançlık, sahipsizlik duyguları içinde kendinden ve tüm dünyadan nefret eden küçük bir çocuk haline gelir. En büyük aşağılamaları ve cezaları gülerek karşılayıp vurdumduymazlık duvarlarının ardına saklanan bu küçük çocuk yavaş yavaş aklını da kaybetmeye başlar.

Bu kitabı okurken aklıma iki farklı roman geldi. Biri, anlatım diliyle olan benzerliği sebebiyle Sallinger'in Gönülçelen'i, diğeri ise bir deliliği ve şiddeti kendi bakış açısıyla haklı çıkaran John Flowles'ın Koleksiyoncu'su. Sallinger'i kült bir yazar yapan ve ilk kez edebiyatta scaz dil kullanılarak yazılan Gönülçelen tıpkı bu kitapta olduğu gibi bolca argo ve küfür içerir. (Orijinal dilinden okumadığım için Kasabın Çırağı gerçekten scaz stilde mi yazılmıştır bilemiyorum.) Koleksiyoncu ise akıl hastası bir gencin işlediği suçu haklı gösterecek kadar akıllı ve taraflı bakış açısı ile bu romandaki kahramanın bakış açısıyla özdeşleşir.

1997 yılında sinema filmi de çevrilen Kasap Çırağı İrlanda edebiyatının en önemli eserlerinden sayılıyor. Okunması gereken 100 kitap içinde olan roman, umursamazlık maskesi altında gizli vahşetiyle okuyucuya içten içe rahatsızlık veriyor. Kahramanınızın çocuk olduğunu bilmenize rağmen her şeyi yapabileceğine inancınız her satırda neyle karşılaşacağınızı bilememeniz ve yaratılan gizli şiddet beklentisi sizi okurken sarıyor. Bu da yazarın çok başarılı bir şekilde şiddeti kelimelerle örmesinden kaynaklanıyor. Harika bir anlatım, muhteşem bir kurgu bulacaksınız bu kitapta.

Francie'nin üzücü, yürek burkan yaşamına tanık olmak istiyorsanız, hayatınıza anlam katan anıların aslında birer yalan olduğu keşfettiğinizde nasıl bir çöküş yaşayabileceğinizi görmek istiyorsanız bu kitabı mutlaka okuyun derim. Araya sıkıştırılmış İrlanda Özgürlük hareketiyle ilgili bilgiler de size hediye olacaktır.

İyi okumalar,